sanırım adet bir giriş yapmak öncelikle, ben bir şeylere başlamak konusunda hep zorlanmışımdır üstelik, neresinden nasıl başlamalı, birine mi hitap etmeli okuyan olacakmış gibi, yoksa bir günlüğe yazar gibi ergen ergen mi anlatmalı?
anlatmak istediğim çok şey var gibi geliyor bazen, bir anlatmaya başlasam duramayacakmışım, susturulamayacakmışım gibi. yazmak, kendimi ifade etme isteğimin dışavurumu adeta, kitaplar, rüyalar ve hayallerle yaşayan bir düşperestin kağıttan veya buluttan arkadaşları yanında yoksa sosyalleşme isteğini gidermesi zor..yalnızlık yani kısaca.. oysa isteğim; lost adasının tadı, tardis’in içi, neverland’de bir gün. her şeyden biraz.. bir meraklının hevesi.
anılar biriktirmeyi seviyorum ben, minik resimler çekmeyi, bir kuşun gözlerinin içine bakmayı,bulutları izlemeyi, anlamsız şeylere anlam yüklemeyi; hayatta her şey kaçırılamayacak kadar güzel. insan başını kaldırıp birazcık minnacık da olsa etrafına baktığı zaman bunu görebilir, bir gu-guk kuşunun nasıl ilgiyle baktığını, bir kedinin oyun istediğini, bembeyaz pamuktan bulutların devinimlerini, yeni çiçek açmış bir ağacı, üzgün bir insanı, bir kahkaha sesini, uzaktan duyulan bir müziği.. kendimi durdurmasam ekleyebileceğim binlerce milyonlarca şeyi.. bir kere dikkat edince çevreye, kendini alamıyor insan ona dahil olma isteğinden. minnacık dünyasında içi içine sığmıyor.. önüne geçilemez bir sıkıntı alıyor yerini sonra ama, depresif bir ruh hali, her şey öylesine güzelken kötü olma duygusu, onulamaz bir bunalım ve en sonra da benim gibi anlatmak istiyor, anlatmak atmak içinden.
her zaman böyle değilim ama ben, bazen bir an geliyor bunalıyorum, sonra geçiyor, geçince de dünyanın en mutlu insanı ben oluyorum.
sonra bir de kitaplar var beni mutlu yapan.. kitapların sihirli fantastik dünyası, bir paralel evren. her şeyin bir dokunuşla değiştiği bir ütopya.. iyi, kötü, çirkin, gözalıcı.. depresif, mutlu.. annenin çocuğuna anlattığı bir peri masalı. alternatif bir dünya.. koşabildiğine uzaklaşabiliyor insan kendinden. ve gezmek.. bilinmeyen bir ülkenin sokaklarında merakla yürümek. bilinmeyeni bilmeye öğrenmeye bir macera. anlaşılmayan bir dilin tınısı..
tutkulu bir meraklının anıları.
öyle umuyorum en azından..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder