Sayfalar

17 Ağustos 2014 Pazar

babam

babam 65 yaşında, 38 yıllık memurdur.
20 yıl evinden uzak, şırnak'tan kırıkkale'ye ağrı'dan edirne'ye memleketi bir ucundan diğer ucuna gezdikten sonra artvin'den emekli olup eve döneli daha ilk ayını bile doldurmadı.
babam yumuşak huylu, sakin bir adamdır; sesini yükselttiği,  kavga ettiği, birinin işine karıştığı, müdahale ettiği, kısıtlar yasaklar koyduğu olduysa bile  hafızamda siliktir. uyumlu bir insandır diyemem, koskoca 20 yılı uzaklarda yapayalnız geçirmek onu biraz yabani yapmıştır, uyumsuzluğu bence bundandır. zeki bir adamdır, çabuk kavrar, hızlı tepki verir, komik espriler yapar, baba esprilerinden itinayla kaçınır. iyi niyetlidir, herkesi kendi gibi sandığından zekasına rağmen saftır da azıcık. parası varken cömerttir, hesap yapmayı bilmez de sevmez de, bu yüzden etrafında her daim yemeyi içmeyi seven insanlar olur, ama babam yanlışı hoş görmez, kötü niyeti sezerse sessizce uzaklaşır, yaşar usta gibi dönüp de arkasına bakmaz bile.
her akşam rakısını içer, günde en aşağı 2 paket marlborosını da; şu göğsünde tek göz cebi olan çizgili ve yakalı tişörtlerinin cebinde taşır sigarasını ve paralarını, cebin derinliklerinde bazen de bir kürdan olur sanki çok yemek yermiş gibi. son zamanlarda bir de peçete eklendi cebine, yaşlanan gözlerinin yaşını silmek için kullandığı bir paket mendil. çoğu akşam eve gelirken siyah poşette gazete kağıdına sarılı yeni rakı'yı da sallar elinde, eskiden çikolata da olurdu içinde ben çok ufak iken.

babam konuşkan bir insan değildir; hele de sabahları! bir günaydın zor çıkar sabahları ağzından taa ki ince belli küçük bardakta bir buçuk küp şekerli çayını içip gazetesinin her köşesini gözlüklerinin ardından okuyup bitirinceye kadar, eskiden hürriyet okurdu, son yıllarda sözcü okuyor, muhalif kişiliğine muhalif fikirler ekliyor. sabahları iki bardak çay içer, çayı bitince "doldur" bile demez sırf konuşmamak için; çay kaşığını gürültüyle bardağa bırakır, biz anlarız. böyle huyları hepimizi sinir eder, ama insan ona kızgın kalamaz çünkü gıcıklığından yapmaz bunu, canı istemiyordur ve canının istemediği şeyleri yapmamayı bir hak olarak görmesine hepimiz saygı duyarız.
kahvede sigara içemediğinden kahveye gitmeyi, beli ağrıyıp ağrısı bacağına vurduğundan yürüyüş yapmayı, öylece oturup beklemeyi beceremeyeceğinden balık tutmayı falan sevmez; ama mevsimi geldiğinde ava gider, arabasının bagajında yatan av tüfeğini ve kamuflaj kıyafetlerini alır trakya'nın yolunu tutar bu zamanlar, sezon bitince poşetler dolusu yabani kuşla, ördeklerle gelir; kendi mi vurmuştur satın mı almıştır işte orasını kimse bilmez, sorunca cevap da vermez. bunun dışında, eğer daha ilk ayaktan yatacağı at yarışı kuponunu yatırmaya çıkmadıysa evde oturur, filmin sonu mu başı mı bakmadan bir film açar sonra hemen kapatıp belgesel izler ama caz dinlemez, türkü sever babam. dertli dertli türküler dinler, boğuk sesiyle eşlik eder türkülere, bir de tek bir nota dahi çalamadığı bir sazı vardı bir zamanlar, ki yıllar önce kaldığı bir lojmanda tıngırtısından şikayet etmeye kapıya gelmişti komşular. geleneksel şeylere hevesi vardır, ok ve yay alıp duvara asmıştı da geçen sene amca çocuklarım okçuluk hevesine kapılmıştı onu görünce, şimdi müsabakalara falan katılıyorlar.   akşamları minik tabakta mezesini hazırlayıp ilk kadehini içtikten sonra sessiz babamın çenesi birden açılır, hem de ne açılmak, günün sessizliğinin acısını çıkarmak istercesine konuşur da konuşur; politikadan spora, tayyip'ten havaya suya, oralardan geçmişe gider her yaşlı insan gibi, neden rakının susuz içilmemesi gerektiğini anlatır mesela sık sık, aslı astarı var mıdır bilmiyorum anlattığı hikayelerin. saatlerce anlatır da anlatır.
babamın tek hayali minik bir adada yaşamaktır; bahçeli tek katlı bir evde insanlardan uzak yaşayacağı günlerin hayalini kurar. ama bu hayal, hayal içinde bir hayaldir. zira babamın hayalinde bu adada yaşayan adam gençtir; sabahları erken kalkıp sahilde yürüyüş yapar bu adam, denize girer, denize karşı hayaller kurar, elleriyle balık tutar, tuttuğu balıklarla ve bahçesinde yetiştirdiği sebze meyve ile beslenir, kışın soğuktan etkilenmeyen bağrını açıp kalın odunları parçalar balta ile. kadir inanır'ın adadaki yaban rolundeki adama benzeyen bir adamdır yani hayaldeki. gerçekte ise babam yaşlı bir adamdır, sabahları erken kalkamayacak, yürüyüş yapmaya üşenecek, çoğu gün tek bir balık dahi tutamayacak, bahçesi boz bahçelere dönecek, kömürü odunu kapısına yığdıracak, sobasını para verip başkasına yaktırtacak bir adamdır. 35 yıl oradan oraya tayini çıkıp dururken, masa başında çalışan babamın belki de ayağı toprağa değmemiştir bile on yıllardır; şehirde doğmuş, şehirde büyümüş, şehirde okumuş, şehirde çalışmış ve 65 yılını şehirde geçirmiş bir adamın köye dönme hayali benim fikrimce acıklı bir hayaldir de..
babam en çok beni sever, hiç kuşkusuz en çok beni sever ve beni düşünür. ben de, her ne kadar belli etmekten kaçınsam da, en çok babama düşkünümdür. insanın kendine benzeyen insanları daha çok sevdiği, onlara görünmez bir bağla bağlandıkları savı zannediyorum ki doğrudur. ben babamı, babam olmasından öte daha derinden ve daha bilinçli severim, onu sevmek benim için bir görev, genlerimden, aile olmaktan gelen bir bağlılık değildir; isteklerimi yerine getirmesi, bir dediğimi iki etmemesi, bana düşkün olması, beni koşulsuz sevmesi, beni gözetmesi de değildir mesele, hiçbirisi olmamış olsaydı da değişmezdi bu: ben onu insan olarak da çok severim.
ben babama benzerim, hem fiziksel hem de karakter olarak. tuhaf huyları bende de görünmekle beraber iyiliğim de ona benzer, çıkarcı değil fakat keyfiyetçi. benim fikrimce bu kötü bir şey değildir de üstelik, insanın kendini sevmesi istediği gibi davranabilmesinden geçer bana kalırsa.
babamla anılarım kendimi bildiğim zamanlara denk gelir; köpeğimiz wendy ve ben onun mezeleriyle büyüdük, akşam rakı sofrası kurulunca ikimiz de çökerdik ayakları dibine, babam bir wendy'ye bir bana verirdi nefis mezelerinden; kelleler, karidesler, peynirler, içli köfteler, meyveler.. babamla deniz kenarındayız dondurma yiyiyorum, babamın kucağında oturuyorum yemeğe lunaparka gezmeye götürüyor beni, babamla evdeyiz kitaplardan filmlerden konuşuyoruz.. herkese kızsa beni es geçer babam, annem buna "deli deliyi görünce değneğini saklarmış der" ben ruhlarımız da akraba diyorum.
babamın ağrıyan beli ve ağrının vurduğu bacağı son günlerde en kısa yürüyüşte bile dayanılmaz olmaya başladı, eniştem onu alıp hastaneye götürdü, kalbe giden dört damarı tıkalıymış: ana damarlardan biri de bunlardan olduğu için bacağına kan gitmiyormuş da ondan ağrıyormuş. kalp krizine son adım. şimdi ameliyat olması gerekiyor, kalbi açılacak, damarlar yenilenecek. ben korkuyorum. babam 65 yaşında yaşlı bir adam. kendine asla dikkat etmeyen, dört damarı birden tıkalı, yaşlı bir adam benim babam.
bu günlerde insanların geç yaşta çocuk sahibi olmasını haksızlık görmeye başladım, ben babasız olmaya hazır değilim, hiçbir zaman da hazır olabileceğimi sanmıyorum. babamın 65, benimse 25 yaşında olmam haksızlık diye düşünüyorum.
bu hafta içinde babam saatler sürecek bir kalp ameliyatına girecek ve 3 gün yoğun bakımda kalacak, gözlerden uzak, derin bir uykuda iyileşmeyi bekleyecek, başında doktorlar, hemşireler olacak ama ben olamayacağım. 3 günün sonunda bir odaya alınacak, o zaman bir sandalye çekip başında oturacağım, ta ki artık iyi olduğunu, hep de iyi olacağını bilinceye kadar. sarılıp, öpüp, dualar etmeyeceğim belki, sevgimi ve alakamı böyle belli edecek bir insan değilim ben, ama içimden içimden günlerce ağlayacağım. içimden sarılacak, elini tutacak, dualar edeceğim.
benim babam iyi bir insan ve benim ona ihtiyacım var.

1 yorum:

  1. O ADAM SENİN BABANSA BİZİMDE AĞAMIZ ..SONRA SENDEN ÖNCE EN ÇOK BİZLERİ SEVERDİ..ÇOCUKLUĞUZUN SİMGESİYDİ. YAZDIKLARININ ÇOĞUNA KATILIYORUM AMA O ADAM ÇOOK ÇOK İYİ BİRİSİDİR. SEVMESİNİ BİLEN SAYGIYI BİLEN EŞ AKRABA DÜŞKÜNÜ ÇOKTA UZAKLARDA OLSA HER ZAMAN ARANAN BİR İNSANDI.BİÇARE OLMADI.YARDIM SEVER ELİ BOLDU.KISACASI SENİN BABAN BİZİM ABİMİZDİ ASLA BİZİ YANLIZ BIRAKMADI.HER DAİM YANIMIZDA VE YANIBAŞIMIZDA OLMAYI SEVEN BİZLERE ŞEFKATLE BAKAN BABA YARISI BİR ADAMDI YÜCE MEVLAM ONU BAŞIMIZDAN EKSİK ETMESİN .İNŞALLAH DAHA İYİ OLACAK...

    YanıtlaSil