finüküler yolcuğunu kısa sürede tamamlıyor ve sizi kalenin içine kadar götürüyor. isterseniz ve gözünüz yerse kaleye çıkan yolu yürüyebilirsiniz de (ortalama 20 dk, yokuş yukarı).
kalenin ilk manzarası muhteşem. ayaklar altında salzburg. sadece şehrin çatıları değil, gezilip görülecek her yer, her bir meydan, her bir kilise, her bir sokak, nehir, nehrin üstündeki köprülerden akıyormuş gibi görünen insanlar, şehrin etrafını saran yemyeşil dağlar, yeşilin içine kondurulmuş evler.. kalenin iç avlusuna çıkan merdivenlerin her basamağı ayrı bir manzara sunuyor. en son basamaksa serinliğe çıkıyor. hemen sağda bir minik müze var; kuklalar. 1800'lerden bugüne gösterilerde kullanılmış kuklalar, büstler. bazıları öylece dururken bazıları bir hikayenin parçası olarak sergilenmiş. hareketli, müzikli minik minik gösteriler. öyle "ya bizde de böyle bişiler vardı yahu, koyalım dursunlar şurda" değil yani. yaşayan bir tarihin parçası olarak. hem sergilenişleri bakımından, hem seyirlik olmaları bakımından on üzerinden on.
içinde yaşadığı minik evlerle çevrili. bu evlerde hala insanlar yaşar mı hala bilemiyorum ama pencerelerinden tatlı tatlı rengarenk sardunyalar sarkıyor, insanın ruhunu okşuyor.
meydanın sol yanında kalenin yaklaşık 2 bin yıl kadar önceki temeli yatıyor, devasa ekranlar artık birkaç parçası kalmış bu temelin yüzyıllar içinde nasıl şimdiki haline geldiğini gösteriyor. biraz sıkıcı gibi gelse de tarihi henüz olurken izlemek gibi tatlı bir his de sarmıyor değil insanı.
biletiniz dönüş yolunda da füniküleri kapsıyor. ama kaleye bir daha çıkmaya vakit bulamayacağınızı varsayarsak her bir karesinin tadını çıkarmadan, salzburg'un çatısına uzun uzun bakmadan o fünikülere binmemenizi tavsiye ederim :)
ilginç bir şey daha. fünikülerle indiğiniz yer kendi içinde bir sergi. gürül gürül akan bir minik derenin sularından

şimdi diyebilirsiniz ki "kardeşim koskoca şehirde 2 kilise 1 de müze mi var sadece?" şehirde müze de çok kilise de, lakin ben gezmedim, ününü duyduklarım içinden tavsiye edeceğim: residenz veya modern sanatlar müzesi. zorlamayın başka da bişi yok, gidin mirabell garten'de oturun, nehir kıyısında bir kahve için, keyif yapın :)
bu yemyeşil, sakin, minik şehirde yapacak belki daha da fazla şey vardır, belki anlattığım kadar bile yoktur. ama her anı, her sokağı, kilisesi, müzesi, havası suyu her şeyi biraz huzur için görülmeye değer.
salzburg'dan linz'e oradan da prag'a öylesine mutlu ayrıldım, bir daha geri dönme umudu ile :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder