Sayfalar

29 Ağustos 2015 Cumartesi

iki defa düşünülecek şeyler


anlatacak şeyler biriktikçe birikiyor, biriktikçe erteliyorum. e bir yerden başlamak lazım.
biraz tembellik biraz başka şeyler işte. krakow'da mı kalmıştık en son? oraya yeniden dönmeden izninizle bir özet geçeyim :)

bu defa annemi de aldım benelüks-paris'e gittik. beni bilirsiniz 6 ayda bir paris-brüksel yapmazsam olmuyor, yazın ayrı kışın ayrı seviyorum oraları yahu :) şaka bir yana, doğaçlama gelişen olaylar sonucu kendimi yine bir seyahat hazırlığında buluverdim, hem de turla! anneciğimin hevesini kırmak isteyeceğim son şey, mecbur turu da kabul ettim başladık hazırlanmaya..
sinirim yavaş yavaş geçmeye başlamış olsa da, turla ilgili sıkıntılar büyüktü. işte bu yüzden önce şikayet ve sızlanma kısımlarına geleyim.

turla bir yere gidecekseniz dikkat etmeniz gereken çok şey var. ilk diyeceğim şudur ki adı sanı duyulmamış turları asla tercih etmeyin (şans da vermeyin, siz hayır kurumu musunuz), gerekirse 100 euro fazla verin ama tadınız kaçmasın.

bizimkisi ZNF diye bir firma idi; anneciğimin ahşap boyama kursundan arkadaşları daha önce bu acentayla çeşitli yerlere gitmişler memnun kalmışlar ona "haydi gel şimdi de benelüx-paris turu var hem de indirimli" demişler, bir süredir yeşil pasaportunu kullanma hayali kuran annem de tamam demiş. mesele bana gelince bu zamana dek hiç duymadığım ama ufak bir internet araştırmasıyla hakkında çeşitli bilgiler olan ama şikayet olmayan firmaya, arkadaşları da buraya gidiyor madem diyerek tamam dedim..

benelüx-paris turumuzun güzergahı köln, lüksemburg, paris, amsterdam ve brüksel şeklindeydi. benim felsefem "kısa zamanda ne kadar çok şehir, o kadar kötü"dür :) ama bu turlar üç aşağı beş yukarı genelde bu şekilde oluyor. köln-lüksemburg aynı gün ve uçaktan inişin hemen akabinde.. bir günde bir uçak yolculuğu ve iki ülke! köln ile ilgili aklımdaki tek şey katedral ve birkenstock ve lüksemburg flu ufak yeşil bir şehir :) yemek mi yeseniz, etrafa mı baksanız, fotoğraf mı çekseniz? sonuç 2'şer saatlik koşuşturma..

vize meselesi.. schengen anlaşmasına göre birden fazla ülkeye gidecekseniz en çok kalacağınız ülkeden vize almanız gerekiyor (ama bu demek değil ki ilk giriş yapacağınız ülke sizi  kesinlikle kabul edecek, savınızı destekleyecek otel rezervasyonu, dönüş bileti gibi belgeleri pasaport kontrolü esnasında yanınızda bulundurun). benelüx-paris turunun en uzun güzergahı paris olduğu için ben de vizemi fransa'dan almak üzere hazırlandım. bu arada tur firmasının "yerinize biz alalım" ısrarına kulak asmadım; zira firma, toplamda 86 euro tutan fransa vizesi için, servis ücretiyle birlikte 120 euro talep ediyordu. vize almak zor bir şey değil. vizeyi tur da alsa siz de alsanız her halükarda istenen belgeleri toplamanız gerekiyor, belki tek angaryası belgeleri kendi elinizle teslim edecek olmanızdır ki yeni schengen kuralına göre hiç veya 2014 eylülünden beri vize almadıysanız parmak izi vermek üzere yine şahsen orda bulunmanız gerekecek. diyeceğim odur ki vizenizi kendiniz alın, acentaya vermediğiniz  34 euroya da paris'te öğle ve akşam yemeği yersiniz:)
ilk yapılacak şey randevu almak (özellikle tatil zamanları vize merkezleri yoğun olduğundan randevunuzu en az 3 hafta kadar önce alın). gidiş tarihine iki hafta kala vfs global'dan zar zor bir randevu aldım. istenen belgeleri (gidiş dönüş tarihlerini ve seyahat amacını içeren bir dilekçe, vize başvuru formu, minimum 3 bin tl içermesi gereken banka dekontları vs) ayarladıktan sonra acentayı arayıp parasını ödediğim turun dekontonu, gidiş dönüş biletlerini ve otel rezervasyonlarını göndermelerini istedim; cevap hiçbirinin hazır olmadığıydı! ve sanırım ilk sinir krizini geçirdiğim yer de burasıydı:) birkaç telefon görüşmesinden sonra "siz zaten fransa'dan vize alıcaksınız, benelüx falan karıştırmayın biz size fransa'da kalacakmışsınız gibi rezervasyon gönderelim" cevabını aldım. yalan dolan işleri hiç sevmem, gitmemize 2 hafta kalmış e göndersene bana halihazırda parasını ödediğim uçak biletlerinin, otellerin dökümünü.. birkaç saat sonra champ-elyssee'de 12 bin tl'lik bir otel rezervasyonu ve 2 bin liralık uçak bileti mailimdeydi. hesabınızdaki paranın 4 katı paraya rezervasyon yaptırmış olmanız hiç gerçekçi değil tabiki, vize almak istiyorsanız gerçekçi ve doğru belgeler sunmanız önemli, aksi halde pasaportunuzda koskocaman bir ret görebilirsiniz:) tabiki bir sinirle acentayı tekrar arayıp rezervasyonları gerçekçi bir şekilde değiştirmelerini istedim, değiştirdiler.. sonuç olarak 3 iş gününün sonunda 6 aylık vizeyi aldım (ilk vizeniz ise 3 ay, son 3 yıl içinde alınmış schengen vizeniz varsa 6 ay vize veriliyor) ama acentaya ödediğim paranın karşılığını alamayacağımı anladığım ilk an işte bu vize işiydi..

tur başlamadan.. turların en büyük hileleri işte bu noktada başlıyor: ekstra turlar. bizim turumuzun ekstraları toplamda 375 euro tutuyordu, bütün ekstralar alınırsa bu fiyat 325 euroya düşüyordu. sizin turunuzda da böyle bir indirim varsa bile "aa iyiymiş" deyip hepsini almayın. bir nefes alın ve düşünün, bazı yerleri (örneğin disneyland) görmek istemiyor olabilirsiniz. dil bilmiyorum diye kaygılanıp peşlerine düşmeyin, bana bir mail atın ben sizin için hiç konuşmanızın gerekmeyeceği bir rehber hazırlayıp göndereceğim söz :))
bütün tur acentaları ekstra turlar düzenliyor, bu bir gerçek. ama dikkat, bizim turumuz güzergah üzerine bir ekstra tur koymuş ve bunun alınmasını mecbur tutuyor. e hani ekstra? ben tabiki hemen hiçbir tura katılmayacağımızı söyleyen bir mail attım, fakat büyüüüük hollanda turunun mecburi olduğunu söyleyen bir yanıt alıverdim:) acaba ordan salağa mı benziyorum? bir turun ekstra olması için alternatifinin olması gerekir.. havaalanındaki buluşmada "80 değil 40 olsa gelir misiniz?" teklifini de ayrıca kabul etmedim..

bu güzergahta turların ekstraları genel olarak: bruge, paris şehir turu, disneyland turu, markel-volendam turu şeklinde oluyor.
benim fikrimce almanız gereken tek tur bruge turu; bruge mutlaka ama mutlaka gidip bir havasını solumanız gereken bir şehir.
markel-volendam ise amsterdam yakınlarında iki minik balıkçı köyü, bu iki köy güzel olmakla beraber birer minik caddeden, birkaç balıkçıdan ve ucuz hediyelik eşya dükkanlarından oluşuyor. görmeseniz pek de bir şey kaybetmeyeceğiniz iki yer, bana güvenin :)

tur esnasında.. bana kalırsa bir gezinin en önemli faktörü tur rehberidir. kendiniz gidiyorsanız bu rehber sizsiniz, turla gidiyorsanız da tur rehberi. tur rehberi iyi değilse geziniz de iyi olmayacaktır. bizim rehberimizin rehberlik anlayışı otobüste gidilecek yerlerin tarihçesinden bahsetmek sonra koştura koştura bir yerlere götürmek ve "eh artık siz buralarda gezip geldiğimiz yoldan otobüse dönersiniz" şeklindeydi. acentalar buna "serbest zaman" diyor. ama insan bir rehberle yürürken geçtiği yerlerde bir an soluklanıp gördüğü şeyler neymiş öğrenmek istiyor haliyle. bu bilgilere ulaşmanız için de size ekstra turları satıyorlar. amaaa ekstra tur satın aldığınızda bizim rehberimizin yaptığı gibi sizi bir noktaya kadar götürüp hadi bakalım siz gezin diyorsa orada itiraz etmeniz şart.

mesela:

cennet bruge'u öyle çok övüyorum ki, annem bruge ekstra turunu satın almak istedi, biz de aldık. bruge'un ortaçağdan kalma o enfes sokaklarında yürüyüp, anneciğime kanal boyu evleri, kiliseleri, meydanları gösteririm diye planlar yaparken bir baktım 45 dk'lık rehberli koşuşturma sonunda meydandayız ve 1 saat gezmemiz için zaman lütfediliyor. madem bizi gezdirmeyecektin, madem kendimiz gezecektik zaten; e ben 35 euro vermişim ekstra tur almışım, sen niye benim hem vaktimi hem paramı hiç ettin? sonuç olarak anneme bruge'u ne gösterebildim ne de annem bir şey anlayabildi bu işten.. tur rehberine "pardon da 2 saatin 1 saatinde meydana koşturdunuz 1 saatinde de bıraktınız biz gezelim mi geri mi dönelim  fotoğraf mı çekelim yemek mi yiyelim hediyelik mi alalım? 35 euroyu hiç gezemediğimiz bir yere gelmek için otobüs parası mı verdik biz?" dediğimde uu ne tripler ne kavgalar efendim :)

sonuç olarak tur işi tam fiyaskoydu, hele benim gibi bireysel olmayı sevenler için. annem de memnun kalmadı zira o koşuşturma, bağımlı kalma duygusu, geride kalan fazla ileri giden insanları bekleme-takip etme meselesi, zaman sınırı, koşuşturma gibi olumsuzluklar bana kalırsa otel ayarlama, ulaşım planlama gibi gezi angaryalarından kurtulmanın rahatlığından kat ve kat fazla idi.. üstelik ödeyeceğiniz ekstralar gezinizin maliyetini iki kat yapacaktır bunu da unutmayınız.

uzunluk için özür diler, esenlikler dilerim :)







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder