Sayfalar

22 Temmuz 2013 Pazartesi

meraklısı için: orta avrupa yeme içme kalma 102

bratislava'da yemek
salzburg'daki hostelim yoho, şehir merkezine 1.5 km, tren istasyonuna, markete (pazar hariç her gün 19 kapanış) ve muhteşem mirabelgarten'a birkaç yüz metre uzaklıkta sessiz sakin ama güvenli bir sokakta, bahçe içinde üç katlı sarı bir bina idi.
merkezden yürüme işini biraz zahmetli bulsam da genel olarak her yere çok yakın olduğu için çok da memnun kaldım. bir diğer seçenek olan meininger merkeze çok daha uzak, ama institut st sebastian tamamen merkezi bir konumda (rezervasyon için kendi sitesinden mail yoluyla iletişim kurulması gerekiyor).

hostelin 2 sokak aşağısındaki huzurlu caddede birçok kafe, bar ve restoran var. gün batarken, tatlı tatlı esen rüzgarda, dağların ve yeşilin eşliğinde yemek
yemeyi en azından bir içki içmeyi unutmayınız. fiyatları ortalama. caddeyi sol yukarı doğru takip ederseniz birkaç güzel bira bahçesine denk geliceksiniz; sağ aşağı doğru takip ederseniz lonely planet tavsiyesi olan alter fox isimli yer de dahil (yemekler 10-14 euro) bir çok restorana  ulaşacaksınız. bu restoranların yer aldığı cadde linzer gasse, sakin, az turistik tatlı bir yer. caddeyi nehre doğru takip ettiğinizde sol taraftaki minik pastaneyi görmek için dikkat kesiliniz, ben yapış yapış tatlı hamuru sevmediğimden yüz vermedim ama hamur işi seven için güzel bir yer. manzaraya doyarken kahvaltı yapılabilecek güzel bir yer de nehir kıyısında adını hatırlamayı başaramadığım ama görünce haa burasıymış diyebileceğiniz cafe. (kahvaltı ortalama 8 euro).
bir yere oturmak yerine ayaküstü bir şeyler atıştırmak istiyorsanız minik büfeleri gözden kaçırmamaya çalışın,
tabi buralarda genel olarak domuz sosisi satılıyor, köri soslu bosna'yı tavsiye ederim.
benim şahsen keyif aldığım bir diğer yer ise salzburg üniversitesi bahçesindeki toscana cafe. şehrin merkezinde ama sanki şehrin dışında tadı veren self servis bir çay bahçesi burası.
son olarak  alterplatz'daki ünlü tomaselli'de yer bulabilirseniz fırsatı kaçırmayınız.
ünlü mozart çikolatası işine gelirseeek, tabiiki hediyelik eşya dükkanlarında pahalı, markette ucuzlar. çikolatadan başka hediyelik olarak alınabilecek özel bir şey yok.

18 Temmuz 2013 Perşembe

dedem.

küçükken şu kocaman barbie bebek evlerinden isterdim. banyosunda minik küveti, pencelerinde pembe panjurları, salonunda koltukları, minik minik makyaj malzemeleri, saç kurutma makineleri, mutfağında bulaşık makineleri vardı hani. ne kadar istesem de annem alamazdı: dedem yaptı. kendi elleriyle harcını kardığı, kapılarını pencelerini yaptığı, bahçesine çiçekler ektiği evin avlusunda yine kendi elleriyle yaptığı atölyesinde sadece benim için çatısını çaktı, odalarını dizdi, minik eşyalarını oydu kocaman aletleriyle ve elleriyle . benim ahşaptan tatlı ilkel barbie evim. birinin benim için uğraşarak didinerek özenerek yaptığı tek şey belkide oydu. sadece, ağlayan küçük bir kız çocuğunu gülümsetebilmek için.
beyaz tenli, kırmızı yanaklı, sessiz bir adamdı. pencere kenarına oturup bulmaca çözerdi, adem ve havva ile ilgili hikayeler anlatır ağlardı, bisikletine atlar tarlaya gider akşam olana kadar çalışırdı, kışlık takım elbiseleri hep üzerinde kasketi hep başında. 17 yaşındaki köpeği patraş'a artık  kendi kendine yemek yiyemediği için ekmeğini sütle ıslatır, elleriyle yedirirdi. dolaplar ve kapılar yapardı, üstlerine desenler oyardı, sonra onları masmavi boyardı.
yazları köyde yapacak bir şey yoktu ve benim en büyük zevkim dedemin çalışmasını izlemekti. ahşaptan çıkan talaşları süpürmeme izin verir, artan parçaları oynamam için bana verirdi. kuzenimle kümeste serçe yakalardık sonra avuçlarımız içinde kalbi korkuyla güm güm atan serçeleri eve götürür oraya hapsetmek isterdik, bizi azarlayıp dışarı bırakırdı kuşları. iyi kalpli bir insandı. çalışkandı.
15-16 yaşlarında köydeki zenginlerin koyunlarını otlatan bir çobanken annanemi görmüş, sevmiş, evlenmişler. sen oralarda yapamazsın, iş yapmayı beceremezsin diye gitmesi için yol parası vermeyenlere inat gitmiş, 30 sene almanya'da inşaatlarda marangozluk yapmış, minnacık bir odada bir başına yaşamış, kazandığı her kuruşu köye göndermiş, 30 yılın sonunda tarlaları, bağları ve bahçeleri olan zengin bir adam olarak geri dönmüş. ama kimseye kin gütmemiş, ekmeğini paylaşmış da yemiş. öyle yüreği açık ve art niyetsiz bir adamdı.
çocukluğumun bir parçası, şu yaşımın bir hatırası.
şimdi dedem yok. iyi bir insan bu dünyada yaşamıyor artık. umuyorum gökyüzünde bir yerlerde minnettarlığımızı ve sevgimizi duyabiliyor ve cennetin kapılarının onun için açılacağı günü ağlamaklı gülümseyişi ile huzur içinde bekliyordur. hoşçakal ve her şey için teşekkürler..

1 Temmuz 2013 Pazartesi

meraklısı için: orta avrupa ulaşım 101

yaklaşık 2 haftalık gezim salzburg-linz-prag-bratislava-viyana-salzburg şeklindeydi.
fakaat gezdiğim gördüğüm birbirinden güzel yerlere gelmeden önce şehir içi, şehirler arası hatta ülkeler arası ulaşım şekilleri ve fiyatlarıyla ilgili bilgiler tüm sevenleri için gelsin:

salzburg, genellikle viyana veya münih'ten günübirlik geziler için gelinen minik ama uzun zamanlar geçirilebilecek güzel ve huzurlu bir şehir. ama siz de benim gibi direkt buraya uçtuysanız mozart havalimanının önündeki duraktan 2 numaralı otobüs ile şehir merkezine gidebilirsiniz (tek yön 2.30 euro).

şehir içi ulaşım için herhangi bir şeye binmenize gerek yok, her yere yürüyerek gidebilirsiniz. ama illaki ayağım yere değmesin diyorsanız 5 euroya günlük bilet alıp her yere otobüsle gidebilirsiniz de.

salzburg'dan prag'a gitmek için iki seçeneğiniz var: westbahn+westbus veya student agency bus. yolculuk 7 saate yakın sürüyor.
bu konuda araştırmalar sonucu açıklayıcı bilgilere ulaşamadığım için tüm ayrıntıları anlatmak istiyorum, gidici değilseniz geçiniz: