yemyeşil tepelerin üstünde nehre hakim rengarenk eski evler, evlerin minnacık balkonlarından sarkan çiçek kokulu çamaşırlar, beyaz kuleli kiliseler, kulelerden çıkılan masmavi gökyüzü, surlarla çevrili kaleler, kalelerin gözetleme kulelerinden hakim ayaklar altında şehirler ormanlar nehirler bulutlar, ilerde sonu olmayan okyanus, okyanusta bir zamanlar dünyayı keşfeden gemilerin havada asılı kalmış dumanları, dumanların izinden köprüler, siyah beyaz bir resimden esin alınmış da çizilmiş gibi desenli yollar, yolların ötesinde mermer saraylar..
bir zaman bir cennet var ise izleri portekiz'de gün ışığı gibi parlıyor hala.
bir buçuk ay öncesi..
eylül ayının sonları, doğum günümden birkaç gün öncesi, yazın 1 aylık karadeniz gezisinden sebep başka yere gidememiş bünye kış yaklaşırken telaşlı, kar yağacak da yollar kapanacak, soğuk olacak da gezemeyecek diye korku dolu. tembel eli mouse'u oynatıyor; düzenli aralıklarla hava yolu firmalarının sitelerini geziyor, pegasustan türk hava yollarına, easyjetten sunexpresse, skyscannerda genel bir aramadan bluexpresse iberiaya ve ordan nicelerine. telaşlı bünye bir de kaygılı, çünkü azcık parası uçak parasına anca yetiyor, belki bir de birkaç günlük hostel parası çıkıyor kırmızı telefon kulübesi kumbarayı boşaltınca.. thy'ye bakmak dahi istemiyor, çünkü ordan bir bilet alabilmesi için önce bir iş bulmalı. hem nereye gidecek, paris'te bir haftasonu? prag'tan budapeşte'ye bir orta avrupa turu? almanya'da bir hafta? gönül venedik'te gezmek istiyor yine, daracık sokaklarda, geniş meydanlarda, köprülerde yürümek, lagüne karşı kahve yudumlamak istiyor.
sonra.. kader. thy bir kampanya yapmış! 100 euro'ya gidiş dönüş bilet! anne, kızının istekli yüzüne bakıyor, kızı annenin ağzına, ağızda şu cümle oluşuyor: "ucuzmuş, al bir bilet, doğum günü hediyem olsun". fırsatı iyi değerlendirmek lazım, normalde pahalı bir bilet bulmalı, venedik'e, paris'e, viyana'ya, berlin'e, isviçre'ye, belçika'ya ve birkaç yere daha 100 euro'dan ucuz bilet bulunur, normalde ucuz bilet bulunamayacak, uzak bir diyara gitmeli. son zamanlarda hayallerimde büyüyen iskoçya? belki ispanya, valencia bilbao? peki ya o ana kadar aklımın ucundan geçmeyen portekiz??
iskoçya'ya vize almak gözümde büyüyor da büyüyor, üstelik çok param olsun istiyorum oraya gittiğimde, düşünmeden harcayayım istiyorum, eh ispanya'yı da gezmişim görmüşüm zaten valencia'sı eksik kalsın.. ama portekiz öyle mi?
bir başka kıtada gibi uzak geliyor portekiz, akdeniz'de gibi sanki ama bir de, okyanusa kıyısı var, kara bitiyor deniz başlıyor ötesinde. haritada yeri tamam, kafamdaysa ispanya'ya çok benzeyen bir ülke var, ama daha fakir bir yer olmalı diye düşünüyorum, ekonomileri pek iyi değil, insanları da nedense gözümde fakir canlanıyor.. sonra bir korku, peki güvenli bir yer mi ki? kapkaççısı, dolandırıcısı, yankesicisi çok mu, geceleri ıssız mı? hem kasımda hava nasıl olacak?
bileti almakta önce tereddüt etsem de bir deli cesareti geliyor bana, kredi kartı bilgilerimi vermiş, 3d security'den telefonuma gelecek güvenli alışveriş şifresini beklerken buluyorum kendimi. istikamet lizbon!
biletler alınınca, içimde uyuyan yaratık uyanıyor, havayı kokluyor, takvimde gün sayıyor. bir yolculuk heyecanı sarıyor beni. sanki uzun zamandır uyuyormuşum da güneşli masmavi bir sabaha uyanıvermişim gibi aydınlanıyor zihnim..
filmde "dünya kitaplarında değil, dışarıda" diyen gandalf gözümde canlanıyor, bir maceraya davet ediyor beni. karşı koymam zaten mümkün değil :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder