Sayfalar

28 Ağustos 2012 Salı

kuzeyde bir güney şehri: batum

gözlerinizi kapayın ve yeşil-mavinin kenarında, uçsuz bucaksız taşlı bir sahili, parlak güneşin altında gölgeli uzun bambu ağaçlarını, altın heykelli büyük çeşmeleri, geniş meydanları, ahşap pencerelerden eski perdelerin uçuştuğu avlulu evleri, kırmızı kiremitten kiliseleri, sivri çatılı saat kulelerini, arnavut kaldırımlı dar sokakları, beyaz gövdeli okaliptüs ağaçlarını, denizi, ormanı, şehri ve pasparlak sarı güneşi düşünün. işte burası batum.
dik çatılı, sivri kuleleriyle kuzeyi, sabahın en erken saatinde 30 derecenin üzerindeki sıcaklığı, caddelerde pareolarıyla gezen incecik sarışın kızları, az katlı, pastel boyalı avlulu minik evleriyle güneydeki sahil kasabalarını hatırlatıyor insana.

batum'un dış mahalleleri sefalet içinde, öyle fakir, komünist dönemden kalan çok katlı apartmanların dış cepheleri ya teneke ile ya plastikle kapatılmış yağmur girmesin soğuğu tutsun diye, insanda bir merhamet duygusu uyandırıyor. modern karadeniz sahiliyse insanın içinden bir kıskançlık dalgası geçmesine sebep oluyor; birkaç kilometre ötesinde aynı sahil bomboş, kıyı köyleri karadenizin korkunç mimarisiyle düzensiz, boyasız, estetik olmayan her şeye örnek olabilecek kadar zevksiz uzayıp gidiyor.

22 Ağustos 2012 Çarşamba

holmesvari bir inceleme

uzun zamandır yazmak için binbir sebebim olsa da bir türlü gereken şartları bulamadım, 2012'de sınırlı internetle yaşamak zor, buna telefonun dahi zor çektiği karadeniz yaylalarındaki 3 hafta da eklenince kendimi, kendi kendime mazur görüyorum.
her ne kadar karadeniz'den, gürcistan'dan, gezmekten, dolanmaktan bahsetmek istesem de, şu son 2 günde okuduğum 2 kitapla ilgili yazma isteğim dayanılmaz noktaya geldi. peki nedir bu 2 kitapta böylesine beni delirten? bir kitap okudum hayatım değişti derler ya ben 2 kitap okudum hiçbir şey olmadı. aksine canım sıkıldı, sayfaları bitse de gitsek bu da kafa yani diye geçtim.
milyonlarca basılı kitaptan, okuduğum binlerce kitaptan (ki içlerinde muhteşem "hayat değiştiren" tatta kitaplar da olsa) değil de neden özellikle hoşuma dahi gitmeyen bu 2 kitaptan bahsetmek istiyorum?
sanırım show magazin tadındaki bu girişten sonra sadede gelmem yerinde olucak, şimdiden okumayı bırakanlara selam ederim:)