Sayfalar

7 Aralık 2013 Cumartesi

prağ 2

gün charles köprüsü'nde başlıyor. her daim kalabalık olmasıyla ünlü bu köprü sabahın erken saatlerinde
neredeyse bomboş. sebepler ne olursa olsun, parlak güneşin altında beni derinden etkilemeyi başaramıyor. sıra sıra heykeller (hiçbiri orijinal değil, orijinalleri vysehrad'da mahzenlerin derinliklerinde, ki oraya da gidicez bekleyiniz :), uzun taş köprü, altında sakin nehir. her yandan manzara büyüleyici. bir yandan kaleye, petrin'e, kafka müzesine, öte yandan eski şehre bakakalıyorum.
(benim naçizane tavsiyem köprüye gün batarken de bir uğramanız, o tatlı gün ışığında ve tatlı ılık havada köprü şaşırtıcı biçimde huzurlu.. bir köşeye dayanıp şehre bakın, başka güzel görünecek gözünüze.)
ağır ağır köprüyü geçince eski şehir merkezine de ilk adımımı atmış oluyorum. birbirine yakın eski evler, dar sokaklar, biraz karmaşık, kalabalık.

dolana dolana eski şehir meydanı'na geliyorum, desen desen belediye binasını geçince, hemen köşesindeki astronomik saate de ulaşmış oluyorum. saat başlarında çalan astronomik saatin altı henüz çok kalabalık değil. eski şehir meydanı ise tıklım tıklım. turist kalabalığından çok tur satmaya çalışan tipler, "döviz bozdurmak istemiyor musun? hayır mı? hayır cevabını asla kabul etmiyorum, saatlerce ısrar edersem bence bin euro bozdurursun" diye yapışan adamlarla dolu. bir şehrin en turistik noktası aynı zamanda uzak durulması gereken tek yeri nasıl da oluyor!

saat başı yaklaşırken devasa turist grupları saygısızca insanları ite kaka saate yaklaşmaya başlıyor. kalabalıkla
birlikte, saatin tam karşısındaki alanda birkaç kafe, zaten dar olan yolu iyice darlaştırdığından saati izlemek neredeyse bir işkence oluyor. etrafımdakilere sinirlenmekten bu güzel saatin tadını çıkaramıyorum! baktıkça baktıkça saatin manasını da tam kavrayamıyorum daha da sinirleniyorum sonra.
sonra saat tamı vurunca başlıyor müzik, saatin içinden ünlü prag kuklaları geçiyor; iskelet tabiki ölümü, elinde ayna tutan figür tahmin edebileceğiniz gibi kibri, para keseli yahudi cimriliği, mandolin çalan osmanlı vatandaşı ise vur patlasın çal oynasıncılığı sembolize ediyor. yani saat diyor ki: "şişşt sen arkadaki! görüyorum orada kıkır kıkır gülüyosun, paradır puldur gezme tozmadır fani işlerle gününü gün ediyorsun da bak bu iş böyle olmaz, bu dünya geçici, sonunda ölüp gideceksin yanında da hiçbir şey götüremeyeceksin, haberin ola!"