"çok basit!"
şüphesiz ki holmes, hiçbir zaman dönüp de sevgili watson'ına bu çıkarımı ilan etmese de, aklından geçen her daim budur: çok basit! onun keskin gözleri ve müthiş dehası için açıklanamaz hiçbir giz yoktur. bir bakışıyla bizim minnacık beyinlerimizle ve bakan ama dikkat etmeyen gözlerimizle göremediğimiz her şeyi görüverir o. ama onun işi zaten budur: "kimsenin göremediği şeyleri görmek"
akgürgenlerin esrarı'nda sherlock holmes, suçun sıradan, mantığınsa nadir olduğundan; bu sebeple de suça değil mantığa kafa yormak gerektiğinden söz eder. fakat elbette onun katıksız bilimselliği, sistematik düşünme yeteneği, mantıksal çıkarımları, bizim gördüğümüzden fazlasını görmeyen ama gördüğüne dikkat eden keskin zihni doğaldır, fakat bütünüyle doğuştan değildir. "eğitim hiç bitmez watson" der holmes sevgili dostuna, "en iyinin sona saklandığı bir dizi dersten oluşur". küçük ayrıntılara dikkat eden bir zihin, pratiğe yönelik bilimle birleşince işte size de holmesvari bir dedektifliğin yolu açılacak!
Sayfalar
28 Mayıs 2013 Salı
23 Mayıs 2013 Perşembe
yollara düşmek: karadeniz.
bir yolculuğa çıkma fikri bir kez aklıma düşünce artık yerimde duramaz oluyorum. normalde eylemsizliğe alışkın ruhum şaha kalkıyor; oturamıyorum, kalkamıyorum, uyuyamıyorum, uyanamıyorum. halbuki telaşlanmam gereken tonlarca şey var; iş bulmak, ders çalışmak, araştırmak, okumak.. bense hayalden hayale koşuyorum.
birkaç hafta önce tam da bu ruh hali içindeyken, iki ayrı yere iki ayrı bilet alırken buldum kendimi. bunlardan biri geçen yazdan beri kafamda planladığım bir yere, ki kendisi başka bir karikatür, 3 hafta sonranın konusudur. lakin diğeri geldi geçti, gittim geldim bile: ikinci defa karadeniz.
ilki kadar yoğun ve uzun olmasa da ikinci defa bu güzel memleketi görmek çok iyi geldi. kıskandırmak gibi
olmasın da, bu defa vaktimin çoğunu taşlı deniz kenarında oturup güneşlenirken kitap okumakla, gün batımında balık arayan yunusların sıçrayışlarını izlemekle, bomboş sahilde yürüyüş yapmakla, ağaçların gölgesinde uyuklamakla, hala dalında duran portakalları toplamakla, dalından dut, yeni dünya, çilek yemekle geçirdim. o ne güzel doğadır, nasıl yeşil olmaktır, nasıl bir temiz havadır, nasıl bir huzur! bazen bana "hayat sana güzel" diyorlar, bu sefer gerçekten de bana güzeldi :)
birkaç hafta önce tam da bu ruh hali içindeyken, iki ayrı yere iki ayrı bilet alırken buldum kendimi. bunlardan biri geçen yazdan beri kafamda planladığım bir yere, ki kendisi başka bir karikatür, 3 hafta sonranın konusudur. lakin diğeri geldi geçti, gittim geldim bile: ikinci defa karadeniz.
ilki kadar yoğun ve uzun olmasa da ikinci defa bu güzel memleketi görmek çok iyi geldi. kıskandırmak gibi
olmasın da, bu defa vaktimin çoğunu taşlı deniz kenarında oturup güneşlenirken kitap okumakla, gün batımında balık arayan yunusların sıçrayışlarını izlemekle, bomboş sahilde yürüyüş yapmakla, ağaçların gölgesinde uyuklamakla, hala dalında duran portakalları toplamakla, dalından dut, yeni dünya, çilek yemekle geçirdim. o ne güzel doğadır, nasıl yeşil olmaktır, nasıl bir temiz havadır, nasıl bir huzur! bazen bana "hayat sana güzel" diyorlar, bu sefer gerçekten de bana güzeldi :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)