Sayfalar

25 Şubat 2015 Çarşamba

ertelenen bir yeni girizgah

herhangi bir şeye başlamaya, herhangi bir şeyi sürdürmeye ve bitirmeye gereken sabrı kendimde bulamıyorum. yazmak da bunlardan biri. ama zamanı geldi.
babamın ölümü benim için bir tabu değil ama ondan hiç bahsetmiyorum. henüz çok erken ve ben bu ölümü hala şahsi algılıyorum. halbuki değil biliyorum. evren beni sınamıyor, ama herkes gibi ben de kendimi çok önemsiyorum ve sınırlı aklımla bu ölümü şahsıma yapılmış bir kötülük girişimi gibi görüyorum. çünkü diyorum kendi kendime çünkü her şeyim tamdı ve çok mutluydum ve bu kadarı fazlaydı. gerçeklik ve benim aklım birbiriyle çelişiyor, bense normalleşeceği zamanın gelişini bekliyorum çünkü yapabileceğim bir şey yok.

başka şeylerden bahsetmek işe yarıyor. varşova'da olmayı bu yüzden çok sevmiştim ve dönmek benim için çok zor oldu. işte şimdi burdayım ve eve gitmekten kaçınıyorum, çünkü kitaplığımda babamın gazete alınsın diye içinde bozuk para biriktirdiği prag bardağım da dahil her şey bana acı veriyor. zamana ihtiyacım var. ama ihtiyaçlarımı açık etmekten itinayla kaçınıyorum. 

varşova'ya giderken olduğum insan değilim. değişmiş biri olarak döndüm ve geri kalan her şeyi bıraktığım gibi buldum. alışacağız. 

ama artık kayıp zamanları telafi edelim. 

ayrıntıları sonraya bırakarak, varşova'ya gitmek yaptığım en güzel şeylerden biriydi diyerek başlayayım. alışmak zaman alsa da, alışır alışmaz aklımdan geçen ilk şey "haydi bir yerlere gideyim" oldu. fikir aklıma düşer düşmez de yerimde duramaz oldum, gitmek fikri öyle cezbedici ki hiçbir şeyle kıyaslanamaz. zamanı ne günlere ne aylara ne de paraya böldüm, oturdum ve zamanı şehirlere böldüm. üstelik en büyük avantajım da istediğim her yere ucuz ama çok ucuz gidebilmekti. 
ilk durak varşova'ya trenle 3 saat uzaklıktaki krakow oldu. krakow'u benden başka depresif bulan var mıdır bilmiyorum ama güzel olduğu kadar da bunaltıcı bir şehir bana kalırsa. sonra, hiç gitmediğim almanya; berlin: yaşanabilecek ama turistik olarak pek de bir şey vaadetmeyen bir şehir. paris, brüksel, gent ve muhteşem bruge!  ve son olarak prag'la kıyaslanıp da nasıl daha güzel bulunduğunu anlayamadığım budapeşte. interrailla ilk kez yurt dışına çıkan üniversite öğrencisi heyecanıyla gezdim ve hedef tabiki basılmadık toprak bırakmamaktı.

bir sonraki yazıda krakow'da buluşmak üzere :)